14 Ekim 2011 Cuma

III.BÖLÜM




















Ah deme ohh de!




1   1970 yıllarının Türk sinemasında bir erotizm furyası olmuştur. Henüz evden kaçan kızların geneleve düşme serüvenlerini anlatan sosyal içerik zamanları değildir. Daha zevk-ü sefa içinde kaybolan zamanlar söz konusudur. Ah deme Oh de; Parçala Behcet, Bu Balık Başka Balık, Lambaya Püf De, şeklindeki inanılmaz zenginlikte isimler Aydemir Akbaş, Hadi Çaman, Mete İnselel, Ali Poyrazoğlu’nun başrolünü oynadıkları filmler millete yutturulmaya başlanmıştı. Sinema tarihimizle askeri darbelerin tarihleri peşi sıra gider. Darbelerin ardından sinema kadın cinselliğine iner, araştırır. Ne yazık ki kişisel ihtilaller dışında hiç kimse bu ülkede biz eşcinseller hakkında yorum yapmaz. Yapanı da anında ibne diye tescillerler zaten. Yarı zamanlı Türk’lerden olan Ferzan Özpetek ve Kutluğ Ataman olmasa zaten geylerin yaşamlarına eğilen sinemacıda neredeyse yok gibidir. 

  Referandumdan çıkan sonuç pek iç açıcı değildi.  Evet ve hayır oyları eşit çıkmıştı. Mürebbiyanım, yorulduğunu ve bu yolculuğun artık manasızlaştığını söylüyor Spaniş kocası ise gözlerini kırpıştırarak  hayat arkadaşına katıldığını belli ediyordu. Tostos ve Andy ise otobanda kalmanın çok daha keyifli olacağını ileri sürdüler; Sabır taşı ve ben ise arabayla aramaya devam etmeyi düşünüyorduk.
      Mürebbiyanım,  ellerini beline koyarak ders anlatır biçimde konuşmaya başladı:
-          Bak Koca Göbüş, sen,  bu ( eliyle Tostos ve Andy’i işaret ediyordu)  iki sürtüğü burada bırak, başlarında da sabır taşı kalsın bir yere kaçmasınlar yoksa birde onları aramaya çıkarız, bizi de şehre geri götür. Tamam mı canım?

Bunları İspanyolcaya çevirerek Spaniş’ine de anlattı. O da kafasını evet anlamında oynatıp durdu.
Tostos, Mürebbiyanımı ayrımcılık yapmakla suçladı.
Andy, insanların özgür kararlarına müdahale edilemeyeceğini, gey kimliğin aslında ötekileştirmeden kaynaklı bir politik olma halini doğurduğunu söyleyince hepimiz durup ona baktık:
-          Nasıı yaneeeğğğğ?

Cep telefonum çalıp arayan kişinin Jan olduğu yazdığı anda ise kalbim yerinden fırlayacaktı.


Heyecanla konuşmaya başladım:

-          Aloo , Jann! Tatlım iyi misin?
-          Ayy Koja Göbüş heyejanlanma agapi mou?
-          Jan neredesin sen kuzum?
-          Ay Koja göbüşşş meraklanmayın iyiyiz.  Yunanlı dostlarımız bize şok iyi bakıyorlar!
-          Kuzum ne diyorsun? Neredesin Jan?
-          Ayy bu da , film ismi gibi: “Neredesin Jan?”  Peki jevap veriyorum, elinin köründe. Ayol etrafımda janti erkekler ordusu var;  sabah sabah bi portakal suyuna harman edilmiş şampanya verilmiş elime, dur bir sefasını süreyim. Ayrıja fonda da sürekli olarak Sakis Rouvas şalıyor. Ay ay ay.
-          Peki peki. Tamam anladık. Jon jon nerede?
-          Ay o da iyi! Dur verim de kendi kulaklarınla duy. Jonjooooonnnnn!
-          Alo Jonjon?
-          Ablam benim, koca göbüşüm, ablam!
-          Jonjonum!
-          Ablam! Gurbetteyim.
-          Ayol ne işiniz var gurbette, deli misiniz siz?
-          Deli mi ? Ne delisi ayol. Yanımda Jan varken ben neden delireyim. Bunun normal hali bu. Ayyyyyyyyyyy
-          Ayyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyy
-          AAAAAAAAAAAAYYYYYYYYYYYYYYY

Geylerin ve bilumum efeminelerin ‘ay’ sıfatını kullanması meşhurdur. Bir erkek ayy çekiyorsa  onun cinsel yönelimi hakkında bir durup düşünmenizi öneririz.

Bizim loğusa kılıklı geylerimiz de  horon yerine ay çekmiş böylelikle herkes  rahatlamıştı.  Tostos, bana bak küser bu fazla aylayıp rol çalmayın derken, Andy, Tostoscum kendi adına konuş lütfen, ben kimseden rol çalmıyorum diye kendisini savunmak ile meşguldü.
-          Kızlarrrrr, kızlar, toparlanın gidiyoruz.
-          Askim nereye?
-          Evimize aşkım. Uyy uy uy şuna bak sen annesinin bi tanasesi. Oğlum bu benim oğlum. (Mürebbiyanımda Oğlum derken u harfini inceltiyordu!)
-          Mürebbiyanım siz onu severken ensest gibi seviyorsunuz zannımca.
-          Sana ne?
-          Anlaşıldı gene kavga başlıyor.
-          Ayyyyyyyyyyyyy
-          Ayyyyyyyyyyyyyyyy
-          Ayyyyyyyyyyyyyyyyyyyy
-          AAAAAAYYYYYYYYYYYY









ACILARIN KADINI, Bergen

Yüzyıllardır insan bedeni pazarlanmaktadır. Kadınlar, erkekler ve eşcinseller her zaman oldukları yerdeler. İsmimiz değişebilir ya da dünya tarihindeki yerimiz ama biz hep vardık. Gözlerinizi açın, bizi inkar etmeyin.
Andy,  kamyon şoförlerinin etkisinden çabuk kurtulmuştu. Korku filmlerini andıran suç resimleri yapmaya başladı.  Atölyesinde oturmuş laflıyorduk. Fonda feci ötesi bir Bergen klasiği çalıyordu. Ben acularr kadunuyummmm…
-          Sana malzeme bulabilmek için geceleri Taksim Gezi Parkında dolaşıyorum.
-          Bana malzeme için mi? Andy, seni ciddiyete davet ediyorum! Laço bulabilmek için gece yarılarına kadar soğuk ayaz demeden parkta sabahlayan birini evine alamazsın. Başına bir şey gelmesinden korkuyorum.
-          Ayy dur , az kalsın unutuyordum.
-          N’oldu kız?
-          Şok şok şok!
-          Geçen gece Cihangir’den eve dönerken Kötüş’e rastladım.  Ama tanıyamadım. Biri seslendi sandım, etrafa bakındım kimsecikler yööök. Bir tek çöp toplayan adam vardı.  Hani sabıkalı olunca içimden yoksa bu çöpçüyle de mi, dedim kendime.
-          Eee?
-          Baktım, bana mı seslenmiştiniz, dedim.
-          Andy beni tanımadın mı, benim Angel!
-          Ayol kırk yıl düşünsem seni burada göreceğim aklıma gelmezdi. N’oldu sana böyle? Kir pas içindesin.

Andy ile konuşan Angel denen hıyar bizim Kötüş’ten başkası değildi. Tabii  dikkatli okurlar dahil – ki Bücür oğluş da okuyormuş-  Kötüş’ün kim olduğunu bilmiyorlar.
Efenim, Kötüş,  hali hazırda 60’ına yol alan balamozun biridir.  Enfiye gibi bir adamdır. Çek çek hapşır. Kediye ve diğer kıllı hayvanlara alerjisi olanlar yanına yaklaşamaz. Elleri yumuk yumuk  Hacer hanım teyze gibi boncuk işler. Andy ile yaklaşık 20 sene önce küçükçe bir aşk hikayesi yaşamışlardı.  Andy, o sıralar akademiden yeni mezun olmuş gencecik bir geydi; saçları belinde, salınarak gezinirdi. Çok havalıydı, çoook! O kadar havalıydı ki onunla gezerken bir Allahın kulu olan adam bize bakmaz hepimizi çatlatırdı.   Angel’la tesadüfen tanışmışlardı. Bit pazarından alışveriş yaparlarken o bana sen buna şeklinde pazarlık eden iki karizma yan yana gelirse Çukur Cuma darmadağın olur biçimindeki konuşma Andy’nin o sıralar Kurtuluş’taki evindeki helalleşme ile  sonuçlanmıştı. Kurtuluştaki ev ne yazık ki fazla uzun ömürlü olamadı. O zamanlar Angel olan  ne var ki kısa zaman içinde Kötüş olarak anılmaya başlanan Angel’ın emekli karısı Hürrem evi tespit edip Andy’e oturmaya gelmişti.
-          Kocamı seviyor musun? Bak bennnn, Angel’ı çokkkk seviyorum. Onunla oğlumuz var biliyo mısınnnn?

Harfleri yutar ya da yımışatarak konuşur idi.  U harfini kullanmayı sevmediği için ‘I’ kullanırdı.   

Geylerin yorumları enteresandır. Bazen bir konunun altından öyle bir noktada iğne iplik geçiririz ki, biz bile şaşarız. Gerçek, parmak ucuna batan iğne gibi kan damlatıverir. Geylerin yakın kız arkadaşları Oz Büyücüsü filminden esinlenilerek Dorothy adıyla anılırlar. Sıradan bir geyin eski karısı ise Dorothy’likten istifa etmiştir ya da malulen emekliye ayrılmıştır. Onları çoklukla Balıklı Rum Hastanesinin delirium pavyonunda görebilirsiniz.
Hürrem, Kötüş’ü çok sevdiğini, içinde ne hevesi varsa yaşaması gerektiğine inandığını bu nedenle de oğlunun BABASI olan eski kocasının  Andy ile bir ilişkisi olmasında bir sakınca görmediğine ilişkin ültimatomlar veriştirirken, seks esnasında kimin altta olduğunu sorma cüretinde bulunmakta beis görmedi. Eee dangalak bu ya , cevabını bilmediğin soruyu sorarsan kıç üstü oturmaya da hazırsın demektir.
 Andy, bütün asaletiyle iki erkeğin sevişirken kimin altta ya da üstte olduğunun fark etmediğini ne var ki “Hürremcim ama çok merak ettiğin için söyliyim, kocanı siken benim!” biçiminde yanıt vermiş. 
Andy’nin dili bazen yılanlaşıp adamı sokuverir.
Hürrem de aklı sıra doğuştan kadın oluşuyla övünecek ya inanmayıp koşa koşa Kötüş’e gidip durumu sorgulamış.
Sonuç mu?
Kötüş, pek tabiî ki Andy ile helalleşme biçimini inkar etmiş, yanında ağlayıp zırlayan Hürrem’ e gövde gösterisi yapabilmek adına da Andy’e telefonda ağzına geleni sayıp söverek sözüm ona kendince benzetmiş. Tabii Cihangir, Cihangir semti olalı gey kavgası görmüş müdür, sorusunun yanıtı doğal olarak evet olmakla birlikte Kötüş o gece yediği dayakla hastanelik olmuş. Gelgelelim adı üstünde Kötüş bu, rahat durur mu sana: Durmaz! İyileşir iyileşmez, İstanbul da bulabildiği bütün hacı ve hocalara servetini heba ettirmiş. Olan elektrik kontağından çıkan yangınla Andy’nin Kurtuluş’taki evine olmuş. Hürrem ve Kötüş birlikte Andy’i arayıp kıkırdayarak geçmiş olsun dileklerinde bulunmuşlar. En sonunda ilahi adalet tecelli etmiş; Kötüş çöp toplayarak  Bakırköy Ruh ve Sinir hastalıkları hastanesinde yatarak şizofreni tedavisi görmekte olan Hürrem’in ilaç paralarını toplamaya çalışıyormuş. 

      Andy, başından bunca olay geçmesine karşın  Kötüş’ün akıllandığını düşünmediğini söylemişti. Benden para almamasının tek nedeni vardı: O da kibri, şekerim!
Kötüş ve kibrini derin dondurucuya kaldıralım; zamanı gelince tekrar çıkartır gerekirse pişiririz.  Andy, Jan ile Jonjon meselesini ne yapacağımı sormuştu. Ondan önce halledilmesi gereken meseleler var Andy dedim. Hem de çok mühim meseleler!
-          Nedir kuzum?
-          Kuzum, Jan, Jonjon ve İt cemil en son Yunanistan civarlarında idi. Bizde sizinle otobandaydık. Okur bu arada neler olup bittiğini bilmiyor. Haklı olarak da hikayenin gelişimini merak ediyor. Lakin, okur bizi tam manasıyla tanımadan  neden böyle davrandığımızı anlayamıyor olabilir. Zaten biliyorsun geylerin hayatları hep merak edilir. Kısaca bize ibne deyip çıkarlar ama derinden bir merak da sürekli vardır. Özellikle de kadınlar. Kimin kimi becerdiğini ve o sırada becerilenin ne hissettiğini sorup dururlar.  Sanki bütün mesele bu sorunun cevabında gizli?
-          Bu çok seksist bir bakış açısı değil mi Koca göbüş?
-          Katılıyorum Andy. Hatta korkunç bir bakış açısı diyebiliriz.  Homofobinin temelini araştırıyor insanlar; aslında kadınlar nedenci erkekler sonuççudur. Bir ilişki biterken erkekler bitti işte ne önemi var derken kadınlar hemen neden  diye sorarlar? Başka biri mi var?
-          Ama sevgilim bende hemen bu soruyu soruyorum kendi kendime: neden bitti diyorum. Bundan daha doğal ne olabilir ki.
-          Andy, sen kendini erkek mi sanıyorsun kuzum?
-          Hayır ama erkek olmadığımı da kimse söyleyemez. Kaç tane erkeğe taş çıkartırım!
-          Andy’cim yüzlerce erkeğe taş çıkartabilirsin ama vajina yalamak yerine penis emmeyi tercih edersin. Sorunun cevabı da burada!
-          Hımmm!
-          Hımm ya! Böyle düşünürsün işte. Ben eve gidiyorum yemek yapıcimm, akşama kızlar gelecekler.
-          Ben ne getiriyim?
-          Patlıcan közleyiver, pek güzel oluyor.













YEMEKTEYİZ YARIŞMASI
  
      Geylerin yemek yapma merakları sadece YEMEKTEYİZ programıyla sınırlı değildir.  Yemekteyiz programı geyler hakkında topluma bir fikir verebilir ama o itici görünümün ardında çocuksu bir yanın varlığı da unutulmamalıdır. Sonuçta hepimiz insanız. Her insan iyi ile kötüyü bir anda içinde barındırıyor. Önemli olan iyi yanımızı yaşayabilmek, yaşatabilmek…

Bizim ev.

      Benim ev kızların gelmesiyle ben tekil şahsından çoğullaşarak Bizim ev statüsüne terfi etmişti. Aslında bundan memnundum. Ne de olsa hep aile özlemi içinde yaşamak isteyen biriydim. Annemle babam tam Türk filmlerine uygun biçimde uçak kazasında ölmüşlerdi. Abla kardeş kalmıştık.  Beni teyzem, ablamı halam büyütmüştü. Kısa zaman  içinde bacaklarındaki tüylerimi almaya başlayan teyzeme uyum sağlamakta  gecikmedim. Teyzemin kocası Eftal enişte  bir ara bana bakıp halimi anlamasa sanırım bugün Ankara  genelevinde peçetecilik yapıyor olabilirdim. Neyse ki adam halime acıdı beni yatılı okula yerleştirdi. Hayatımın en korkunç aşkını ilk orada yaşadım. Tuvalette pandik atmak için biri ışıkları söndüren diğeri de işini gören oğlanlardan korunmaya çalışırken Avcı’ya aşık olmuştum. Yaralı bir ceylana dönüştürüp, koklanmadık yanımı bırakmayan Avcı o ana kadar bildiğim her şeyi unutturdu. Bütün acılar yer ile yeksan oldu, aşk acısını tattım. Mahvolmuştum!  Acıdan şırıl şırıl damlayan göz yaşlarım durmak bilmeksizin geceler boyu akıp durmuştu. İşin acısı aşk bitince yaşanıyor. Ama ya tatlı yanları… Dişlerin bir birbirine çarpa sürte ilk öpüşmemiz, sakallarımızın birbirine batması, Avcının uzun koltuk altı tüyleri, yumuşak biçimli karnı, sert kalçaları ve kaskatı pipisi, içimi ılıklaştıran öpüşleri. Her şeyi bambaşkaydı. İlk defa meme uçlarımı öpmüş, kalçalarımı, sıkıştırmış, apış aramın tadına bakmıştı. Muhteşemdi. Uzun ıslak sevişmeler sonucu bir gece hepten kandırdı. Kanmaya dünden razı gönlüm onunla zifafı andıran ilk sevişme yolunda  beni bulutlarda uçurmuştu. Leş gibi kokan bir helada domaltıp içime girivermişti. O kadar güzeldi ki, o anın bitmesini hiç istememiştim. Bana sarılırken, işte mutluluk bu diye düşündüğümü anımsıyorum. Yaşama yeniden başlamıştım. Annemle babamın ölümünü ilk onunla atlattım. Aşk bana iyi gelmişti.

     Yıllar var ki onu görmedim. Özlüyor muyum? Hem de çok. Gelgelelim hayat her zaman adil değil. Bugün elini uzatsa sonsuza kadar onunla ve bir an olsun kimseyi – kendimi de unutma pahasına hem de – düşünmeksizin elini kavrar ölüme kadar giderim. Sizin anlayacağınız, Avcı’sız geçen yaşamımda çok yalnızım. Çünkü Avcı’ya olan aşkım bitmese de artık bir daha yan yana dahi gelemeyeceğimizi bildiğim için çok çok yalnızım. Zırıl zırıl bir yalnızlık hali hem de.  

       Bizim evden nereler geldik.  Yazmanın en güzel yanı da burada zaten… Lafın gelişi ile devam edişi bir farklı oluyor!

      Jan’ın gelişiyle benim ev çoğullaşmış ve bizim ev olarak anılmaya başlamıştı. Yemekler, içkiler, şaraplar, misafirler, laçolar, geyliğe adım atanlar. O gece de geyliğe adım atacak olan bir arkadaşımız vardı. Görünüşü ile Alman özü ise has be has Türk olan, adı ile uyumlu boyu olan Mandalina. 
      Mandalina, plastik fabrikası olan hayli zengin bir adamdı.  Zamanında da epey yakışıklı olan bu adam vaktini ve parasını kadınlara harcamıştı. Ama gün gelmiş ben n’apıyorum diye kendine sormuş en sonunda da  çok ciddi uğraşlardan sonra gey olamaya karar vermiş.
      Onunla internette bir gey sitesinde eşleşmiştik. Tabi netten konuşma sırasında küçük dijital pencerelerden insanların ben buyum diye sergiledikleri fotoğraflarla yüz yüze geldikleri sıradaki gerçek çoklukla birbirinden farklı oluyor. Daha net anlaşılması için şöyle anlatayım: Bu tip sitelerde yaşınız, boyunuz, kilonuz, cinsel ilişkideki rolünüze kadar her şey sorulur. Verilen cevaplara göre hareket ederseniz ayvayı yersiniz: Çünkü yazılan kilonun ve yaşın üzerine en az beş hatta 20 eklemeniz gerekebilir; boy ise 1.68 genelde 1.73 olarak yazılır, 1.73 ise 1.78. nedense bu beş santimlik artışlar söz konusu olabilir. Kısacası yaş ve kiloda yazılanlara artı beş, boyda belirtilen uzunluğa ise eksi beş koyarak gerçekçi rakamlara ulaşabilirsiniz.  Cinsel rol ise şu şekildedir: Aktif yazan, hem alır hem verir, Aktif versatil yazan çoklukla verir, versatil yazan pasiftir; pasif yazanlar ise genelde kadıncıktır!

      Mandalina  ise ne yazıyor ise tıpkısının aynısı idi. Peki ya  ben? Ah ben, ah ben, tam 23 kilo eksik yazacak kadar utanmazın biriydim.












ÇEKİRDEKSİZ  MANDALİNA

      Andy ile Mandalina benim evimde tanıştılar ardından da dört yıl sürecek bir eşleşmenin ilk adımını attılar. Mandalina, Andy’i anlamamıştı. Neden bunu söylüyorum , çünkü anlasa ömür boyu kulu kölesi olacak parçayı elinden kaçırmıştı. Mandalina gey barların müptelası olmakta gecikmedi.  MemuSomer’in hop çiki ya ya serisindeki Burçak’ın işlettiği gece kulübünün kapısının önünden bile geçmedi. Tersine , Konstantin, Bizans, Aleks gibi aklınıza gelebilecek bütün düşük yerlerin bir numaralı müşterisi oldu. Genç oğlanlarla kırıştırdı. Gittiği barlarda uzun, yapılı ve doğuştan sarışın olan bu adamı herkes alman sanıyor bu nedenle İngilizce konuşmaya çalışıyorlar ya da konuşmaktan kaçınıyorlardı. O da en sonunda çareyi bularak kendine tişörtler bastırmıştı: “ Ben Türküm, Türkçe konuşurum!”, “Laçom yok, Bu gece gurup istiyorum!”… mandalina’nın tişörtlerindeki yazıları okuyanlar ona yamanıyordu. 20-30 liralık laçolara 100 lira veren Mandalina’nın etrafında Çingen sikicilerden geçilmiyordu.
      Mandalina, geçmiş günlerin acısını çıkartıyordu: Evde dildosunu ilgili yerine yerleştirip ardında bisikletle markete gidecek kadar fütursuzlaşmıştı. Tabii maksadımız Mandalina’yı anlatmak değil.  Mandalina gibi çatlak bir herifi çekebilen Andy’i anlatmaya çalışıyoruz.
      Andy, büyük bir sabırla Mandalina ile tam dört yıl geçirdi. Kendisinden 20 yaş büyük amcayla yaşadığı dönemde hiç senini çıkartmadı. Tersine ilişkisinden sitayişle söz etti.  Mandalina’nın başkaları ile düşüp kalkmasına da aldırış etmedi, duymazdan geldi. Andy, cinsel sadakate inançsız biri değildir. Gelgelelim gey ilişkilerin doğası gereği insanın mezhebinin genişlemesinin mümkün bulunduğunu ve Mandalina’nın 56 sene boyunca gerçek olmayan bir yaşam sürmesi nedeniyle  onu özgür bırakması gerektiğine inanmıştı. Andy pek çok şeyi görmezden geldi, sabırla Ne var ki Mandalina dört yılın sonunda çöp oldu. Tek bir sözle hem de; dangalak biçimde Andy’ e de fütursuzca konuşmuş: Gurup istiyorum!
      Andy, sabırla yutkunmuş ardından da tek bir laf etmiş: Ha siktir ordan! 









                               TOSTOS
,

      Geyler birkaç alt guruba ayrılıyordu: Onlardan biri de  “Sadece sikerim’ciler” gurubu. Bu tip eşcinsellere her yerde rastlanabilir. Onlar kaş göz arasında göt sikip çaktırmadan  kaçmaya meyillidirler. İçsel faziletleri kendilerinden menkuldür. 
             Tostos kıçına şaplak atarak pasif ilişkiye girmediğini anlatıyordu :
-          Bu göte Kurşun işlemez. Beni sikecek adam anasının karnından doğmadı!
-          Tostos büyük konuşup durma, en sonunda ben atlayacağım sana! 
-          Yapamıyorum! Birkaç defa vermeye kalkıştım canımın yanmasından yapamadım.

Tostos, kaç kez vermeye kalkıştı ve aktif olan partnerinin aletinin başı  o sırada pasif durumda olan Tostos’un eşcinsel organına ne kadar girdi, ve o giren organ orada ne kadar kalınca ve ne yapınca Tostos’u vermeye tövbe ettirten pişmanlığı sergiledi bilemiyoruz ama  aklımıza yatan çözümü geycinsel arkadaşımız şöyle açıkladı . Virgülüne dokunmadan alıntılıyoruz: “ anam bunlar böyledir, koca koca adamlar yani bear diyorlar kendilerine, kıllı mıllı, şöyle götlü göbekli bunlar kendileri gibi birini bulduklarında yemedikleri nane kalmıyor. Bunlar alırlarrr,  verirlerrrr, aklınıza ne gelirse. Ama bu Tostos inkar ediyor ya bak o şu şeklide olmuştur.
Olasılık 1- Tostos  domalmıştır, öbür ayı da bunun içine harşş diye girmiştir;
Olasılık 2- Tostos gene domalmıştır, öbür ayının aleti çok büyüktür ve Tostos alamamaktadır;
Olasılık 3- Tostos domalmıştır, adam içine girip çıkmıştır ama bu arada hızlanınca Tostos’un canı çok yanmıştır , Tostos’ta çık içimden diye ortalığı birbirine katmıştır.
Olasılık 4- Tostos vermekle verememek arasındaki dünyadadır.  Bu durumu  yalancı dünya olarak tanımlayabiliriz.  Aklınıza ne gelirse!

Fonda Nahide Ekengil çalmaktadır.





OTOBANDAKİ GECEDE OLANLAR:

Nahide Ekengil piyasaya henüz yeni sürülen bir anti kahramandır. Onu dinleyen bazı kahramanlarımız onun kurmaca karakter olduğunu bilmektedir. Fakat Jan’dan esinlenerek yaratılan Nahide Ekengil karakterinin önündeki engellerin kaldırılarak yolunun açılacağını umuyoruz. Önemle belirtiyoruz ki, taklitler aslını yaşatır!
Blogumuz için çeşitli söylentiler kulağımıza gelmektedir. Bunlardan biri de blogumuzu yazan kişinin Hop Çiki Ya Ya serisi yazariyesi MeMuSomer olduğuna ilişkin dedikodudur! Adı üstünde dedikodu…  MemuSomer ile hiçbir alakamız olmayıp, bundan böyle onun travesti kahramanı Burçak’ın işlettiği kulübe gitmeyeceğimizi de önemle belirtiyoruz.
Kızlarla beraber aldığımız ortak tavır sonrasındaki cevabımız şudur :



-          KISKANANLAR ÇATLASIN!

Jonjon ile Jan’ın peşinden Silivri otobanında tekerleğimizin patlaması üzerine bize yardım etmek, tekerleklerimizi yerlerine yerleştirmek amaçlı olarak duran kamyon şoförlerimizi buradan gene sevgi ile selamlıyoruz. O çapkınlardan Düzce’li Hasan’ a sesleniyorum: Koçum nerdesin sen yaa? Neden aramıyorsun? 
Tostos’la al takke ver külah olarak helalleşen Karacabey’li Hamdi, Erdek’li Hüsrev, İnegöl’lü Kadir, sizleri bir ara blogumuzda röportaja davet ediyoruz. Zira Tostos o gece olanları inkar ettiği gibi, aracın patlayan lastiğini taktığınız için Andy , ben ve Tostos size teşekkür amacıyla bizimde patlak lastiklerimiz olduğunu ve onları şişirmek amacıyla hava pompalamanızı rica etmemiz üzerine aramızda gerçekleşen teşekkür işlemi sırasında, Tostos,  Karacabey’li Hamdi, Erdek’li Hüsrev, İnegöl’lü Kadir arkadaşlarımızın kendisine teşekkür ettiklerini iddia etmektedir.

Vay anasına sayın seyirciler , pardon okurlar. Tostos açık seçik yediği yarakları inkar ederek kamyoncular beni değil ben kamyoncuları siktim demeye getirmektedir. Edepsizlik! Ayyyyyyyy!
MÜREBBİYANIM
Asaleti başka yerlerde aramayınız, o insanın yüreğinde gizlidir!
      Blog yazarları olarak oturduk düşündük taşındık. Mürebbiyanımı en iyi tarif edecek cümlenin bu olduğuna inandık.  Tabii mürebbiyanımın bütün geyefendiliğinin yanında aynı anda tam bir mahalle avradı olduğunu da eklemek gerekiyor.
      Geçen Pazar günü onu ziyaretine gittim. Evde fetusu andıran bol miktardaki sanat eserleri ve sado mazo seks içeren tabloları görseniz zaten nereye düştüğünüzü anlarsınız. Birincisi bütün ev bembeyaz. Bunun naçizane nedeni ise mürebbiyanımın eski manitasının siyah renge olan düşkünlüğü imiş. Geyefendimiz Tepkisel olarak her yanı beyaza boyamış. Yerler bembeyaz, duvarlar bembeyaz, iç çamaşırlar ve çoraplar bol miktarda limon sarısı ile Çingene pembesinden oluşuyor o ayrı. Evin şurasına burasına serpiştirilmiş tüyler ya da maskeler yok, gelgelelim evde bol miktarda makyaj malzemesi ile takma kirpik mevcut. Banyoda bol miktarda ağda, her yanda ne gerek varsa dedirten mumluklar. Karanlıkta içi şişen biri için belki affedilebilir ama beyaz renge bakmaktan kar körü olmanız da an meselesi. En iyi çözüm Mürebbiyanım evinde güneş gözlüğü ile oturmak.
Mürebbiyanım ile Spaniş sevgilisinin beraber yaşadığı evin yatak odasını ise görmeniz lazım. Kırk tane kadını bir araya getirseniz dahi  onlarınki kadar zarif bir yatak  hazırlamanız olası değildir. Kat klat yastıklar, ekru renklerde iç çarşafları ( bunu Türkler bilmezler genelde gavurların kullandığı bir yöntemdir)  yorganı, battaniyesi, yatak örtüsü, yatak örtüsünün süsü, yatak örtüsünün süsünün süsü üzerine iğne oyalı bir baş örtüsü. Kendimi tutamayıp “ Ayol bu ne ?” dediğimi anımsıyorum.
-         Spaniş geceleri dua etmeden yatağa girmiyor!
-         E iyi güzelde, Spaniş kadın yahu!
-         Ama Türkiye’de yaşıyoruz. O benim dini inançlarıma duyduğu saygı gereği başına örtüyü atıp onunla dua ediyor. Bakire Meryem gibi hissediyormuş kendini!

Gözümde canlanan manzara şuydu:

Spaniş başına attırdığı iğne oya işli beyaz mevlit örtüsü ile dua ediyor, Mürebbiyanım ise asaletin timsali olan siyah renkli iç çamaşırları ile file çorapları ve jartiyerleri ile elinde kırbaç Spaniş’e ceza veriyor.

Oh my god!

İnsanları özgür bırakmak gerekiyor. Özgürlük tehlikelidir, tehlike ise  içinde suç barındırır. Suçu tatmayan insan özgürlüğün kıymetini bilemez. Olsa olsa ev kızı olur çıkar. Bunu özümseyen Mürebbiyanım ise sürekli olarak  elinde kırbaçla dolaşır.
Spaniş kocası ise sarışına yakın bir renktedir. Kırmızı ve zeytuni yeşili pantolonlar giyer, şapkasız çıkmaz çünkü keli üşür. Muhtemeldir ki ajandır ama bunu inkar eder. !0 yıl kadar Orta doğu ülkelerinde yaşamıştır. İslami terör örgütlerini incelemiş ve bol miktarda terör örgüt üyesini yakınen tanıdığını iddia eder.
Bana kalırsa bilgi sızdırmak için yapmayacağı iş, çevirmeyeceği dolap yoktur. Maazallah eline düşsek sanırım bizi keser. Sisli cihangir gecelerinde onunla karşılaşmaktan ödüm patladığı için o gecelerde Tostos’un radyoaktif saldırı esnasında dahi güvenle kullanılabilecek sığınağı andıran evinde kalırım. Tabii Tostos’un ekşiyen suratı o sırada gülümser, gülümser, gülümser ve o kadar çok gülümser ki en sonunda karşınıza Batman film serindeki Joker kahramanı olarak çıkar. Korkunç maskeler. Ayyyy

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder