Ah
deme ohh de!
1 1970 yıllarının Türk sinemasında bir erotizm furyası
olmuştur. Henüz evden kaçan kızların geneleve düşme serüvenlerini anlatan
sosyal içerik zamanları değildir. Daha zevk-ü sefa içinde kaybolan zamanlar söz
konusudur. Ah deme Oh de; Parçala Behcet, Bu Balık Başka Balık, Lambaya Püf De,
şeklindeki inanılmaz zenginlikte isimler Aydemir Akbaş, Hadi Çaman, Mete
İnselel, Ali Poyrazoğlu’nun başrolünü oynadıkları filmler millete yutturulmaya
başlanmıştı. Sinema tarihimizle askeri darbelerin tarihleri peşi sıra gider.
Darbelerin ardından sinema kadın cinselliğine iner, araştırır. Ne yazık ki
kişisel ihtilaller dışında hiç kimse bu ülkede biz eşcinseller hakkında yorum
yapmaz. Yapanı da anında ibne diye tescillerler zaten. Yarı zamanlı Türk’lerden
olan Ferzan Özpetek ve Kutluğ Ataman olmasa zaten geylerin yaşamlarına eğilen
sinemacıda neredeyse yok gibidir.
Referandumdan çıkan sonuç pek iç açıcı değildi.
Evet ve hayır oyları eşit çıkmıştı. Mürebbiyanım, yorulduğunu ve bu yolculuğun
artık manasızlaştığını söylüyor Spaniş kocası ise gözlerini kırpıştırarak
hayat arkadaşına katıldığını belli ediyordu. Tostos ve Andy ise otobanda
kalmanın çok daha keyifli olacağını ileri sürdüler; Sabır taşı ve ben ise
arabayla aramaya devam etmeyi düşünüyorduk.
Mürebbiyanım, ellerini beline koyarak ders anlatır
biçimde konuşmaya başladı:
-
Bak Koca Göbüş, sen, bu ( eliyle Tostos ve Andy’i işaret ediyordu)
iki sürtüğü burada bırak, başlarında da sabır taşı kalsın bir yere kaçmasınlar
yoksa birde onları aramaya çıkarız, bizi de şehre geri götür. Tamam mı canım?
Bunları İspanyolcaya çevirerek Spaniş’ine de anlattı.
O da kafasını evet anlamında oynatıp durdu.
Tostos, Mürebbiyanımı ayrımcılık yapmakla suçladı.
Andy, insanların özgür kararlarına müdahale
edilemeyeceğini, gey kimliğin aslında ötekileştirmeden kaynaklı bir politik
olma halini doğurduğunu söyleyince hepimiz durup ona baktık:
-
Nasıı yaneeeğğğğ?
Cep
telefonum çalıp arayan kişinin Jan olduğu yazdığı anda ise kalbim yerinden
fırlayacaktı.
Heyecanla
konuşmaya başladım:
-
Aloo , Jann! Tatlım iyi misin?
-
Ayy Koja Göbüş heyejanlanma agapi mou?
-
Jan neredesin sen kuzum?
-
Ay Koja göbüşşş meraklanmayın iyiyiz. Yunanlı dostlarımız bize şok iyi
bakıyorlar!
-
Kuzum ne diyorsun? Neredesin Jan?
-
Ayy bu da , film ismi gibi: “Neredesin Jan?” Peki jevap veriyorum, elinin
köründe. Ayol etrafımda janti erkekler ordusu var; sabah sabah bi
portakal suyuna harman edilmiş şampanya verilmiş elime, dur bir sefasını
süreyim. Ayrıja fonda da sürekli olarak Sakis Rouvas şalıyor. Ay ay ay.
-
Peki peki. Tamam anladık. Jon jon nerede?
-
Ay o da iyi! Dur verim de kendi kulaklarınla duy. Jonjooooonnnnn!
-
Alo Jonjon?
-
Ablam benim, koca göbüşüm, ablam!
-
Jonjonum!
-
Ablam! Gurbetteyim.
-
Ayol ne işiniz var gurbette, deli misiniz siz?
-
Deli mi ? Ne delisi ayol. Yanımda Jan varken ben neden delireyim. Bunun normal
hali bu. Ayyyyyyyyyyy
-
Ayyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyy
-
AAAAAAAAAAAAYYYYYYYYYYYYYYY
Geylerin ve bilumum efeminelerin ‘ay’ sıfatını
kullanması meşhurdur. Bir erkek ayy çekiyorsa onun cinsel yönelimi
hakkında bir durup düşünmenizi öneririz.
Bizim loğusa kılıklı geylerimiz de horon yerine
ay çekmiş böylelikle herkes rahatlamıştı. Tostos, bana bak küser bu
fazla aylayıp rol çalmayın derken, Andy, Tostoscum kendi adına konuş lütfen,
ben kimseden rol çalmıyorum diye kendisini savunmak ile meşguldü.
-
Kızlarrrrr, kızlar, toparlanın gidiyoruz.
-
Askim nereye?
-
Evimize aşkım. Uyy uy uy şuna bak sen annesinin bi tanasesi. Oğlum bu benim
oğlum. (Mürebbiyanımda Oğlum derken u harfini inceltiyordu!)
-
Mürebbiyanım siz onu severken ensest gibi seviyorsunuz zannımca.
-
Sana ne?
-
Anlaşıldı gene kavga başlıyor.
-
Ayyyyyyyyyyyyy
-
Ayyyyyyyyyyyyyyyy
-
Ayyyyyyyyyyyyyyyyyyyy
-
AAAAAAYYYYYYYYYYYY
ACILARIN KADINI, Bergen
Yüzyıllardır insan bedeni pazarlanmaktadır. Kadınlar,
erkekler ve eşcinseller her zaman oldukları yerdeler. İsmimiz değişebilir ya da
dünya tarihindeki yerimiz ama biz hep vardık. Gözlerinizi açın, bizi inkar
etmeyin.
Andy, kamyon şoförlerinin etkisinden çabuk
kurtulmuştu. Korku filmlerini andıran suç resimleri yapmaya başladı.
Atölyesinde oturmuş laflıyorduk. Fonda feci ötesi bir Bergen klasiği çalıyordu.
Ben acularr kadunuyummmm…
-
Sana malzeme bulabilmek için geceleri Taksim Gezi Parkında dolaşıyorum.
-
Bana malzeme için mi? Andy, seni ciddiyete davet ediyorum! Laço bulabilmek için
gece yarılarına kadar soğuk ayaz demeden parkta sabahlayan birini evine
alamazsın. Başına bir şey gelmesinden korkuyorum.
-
Ayy dur , az kalsın unutuyordum.
-
N’oldu kız?
-
Şok şok şok!
-
Geçen gece Cihangir’den eve dönerken Kötüş’e rastladım. Ama tanıyamadım.
Biri seslendi sandım, etrafa bakındım kimsecikler yööök. Bir tek çöp toplayan
adam vardı. Hani sabıkalı olunca içimden yoksa bu çöpçüyle de mi, dedim
kendime.
-
Eee?
-
Baktım, bana mı seslenmiştiniz, dedim.
-
Andy beni tanımadın mı, benim Angel!
-
Ayol kırk yıl düşünsem seni burada göreceğim aklıma gelmezdi. N’oldu sana
böyle? Kir pas içindesin.
Andy ile konuşan Angel denen hıyar bizim Kötüş’ten
başkası değildi. Tabii dikkatli okurlar dahil – ki Bücür oğluş da
okuyormuş- Kötüş’ün kim olduğunu bilmiyorlar.
Efenim, Kötüş, hali hazırda 60’ına yol alan
balamozun biridir. Enfiye gibi bir adamdır. Çek çek hapşır. Kediye ve
diğer kıllı hayvanlara alerjisi olanlar yanına yaklaşamaz. Elleri yumuk
yumuk Hacer hanım teyze gibi boncuk işler. Andy ile yaklaşık 20 sene önce
küçükçe bir aşk hikayesi yaşamışlardı. Andy, o sıralar akademiden yeni
mezun olmuş gencecik bir geydi; saçları belinde, salınarak gezinirdi. Çok
havalıydı, çoook! O kadar havalıydı ki onunla gezerken bir Allahın kulu olan
adam bize bakmaz hepimizi çatlatırdı. Angel’la tesadüfen
tanışmışlardı. Bit pazarından alışveriş yaparlarken o bana sen buna şeklinde
pazarlık eden iki karizma yan yana gelirse Çukur Cuma darmadağın olur
biçimindeki konuşma Andy’nin o sıralar Kurtuluş’taki evindeki helalleşme
ile sonuçlanmıştı. Kurtuluştaki ev ne yazık ki fazla uzun ömürlü olamadı.
O zamanlar Angel olan ne var ki kısa zaman içinde Kötüş olarak anılmaya
başlanan Angel’ın emekli karısı Hürrem evi tespit edip Andy’e oturmaya
gelmişti.
-
Kocamı seviyor musun? Bak bennnn, Angel’ı çokkkk seviyorum. Onunla oğlumuz var
biliyo mısınnnn?
Harfleri
yutar ya da yımışatarak konuşur idi. U harfini kullanmayı sevmediği için
‘I’ kullanırdı.
Geylerin yorumları enteresandır. Bazen bir konunun
altından öyle bir noktada iğne iplik geçiririz ki, biz bile şaşarız. Gerçek,
parmak ucuna batan iğne gibi kan damlatıverir. Geylerin yakın kız arkadaşları
Oz Büyücüsü filminden esinlenilerek Dorothy adıyla anılırlar. Sıradan bir geyin
eski karısı ise Dorothy’likten istifa etmiştir ya da malulen emekliye
ayrılmıştır. Onları çoklukla Balıklı Rum Hastanesinin delirium pavyonunda
görebilirsiniz.
Hürrem, Kötüş’ü çok sevdiğini, içinde ne hevesi varsa
yaşaması gerektiğine inandığını bu nedenle de oğlunun BABASI olan eski
kocasının Andy ile bir ilişkisi olmasında bir sakınca görmediğine ilişkin
ültimatomlar veriştirirken, seks esnasında kimin altta olduğunu sorma cüretinde
bulunmakta beis görmedi. Eee dangalak bu ya , cevabını bilmediğin soruyu
sorarsan kıç üstü oturmaya da hazırsın demektir.
Andy, bütün asaletiyle iki erkeğin sevişirken
kimin altta ya da üstte olduğunun fark etmediğini ne var ki “Hürremcim ama çok
merak ettiğin için söyliyim, kocanı siken benim!” biçiminde yanıt vermiş.
Andy’nin dili bazen yılanlaşıp adamı sokuverir.
Hürrem de aklı sıra doğuştan kadın oluşuyla övünecek
ya inanmayıp koşa koşa Kötüş’e gidip durumu sorgulamış.
Sonuç mu?
Kötüş, pek tabiî ki Andy ile helalleşme biçimini inkar
etmiş, yanında ağlayıp zırlayan Hürrem’ e gövde gösterisi yapabilmek adına da
Andy’e telefonda ağzına geleni sayıp söverek sözüm ona kendince benzetmiş.
Tabii Cihangir, Cihangir semti olalı gey kavgası görmüş müdür, sorusunun yanıtı
doğal olarak evet olmakla birlikte Kötüş o gece yediği dayakla hastanelik
olmuş. Gelgelelim adı üstünde Kötüş bu, rahat durur mu sana: Durmaz! İyileşir
iyileşmez, İstanbul da bulabildiği bütün hacı ve hocalara servetini heba
ettirmiş. Olan elektrik kontağından çıkan yangınla Andy’nin Kurtuluş’taki evine
olmuş. Hürrem ve Kötüş birlikte Andy’i arayıp kıkırdayarak geçmiş olsun
dileklerinde bulunmuşlar. En sonunda ilahi adalet tecelli etmiş; Kötüş çöp
toplayarak Bakırköy Ruh ve Sinir hastalıkları hastanesinde yatarak
şizofreni tedavisi görmekte olan Hürrem’in ilaç paralarını toplamaya
çalışıyormuş.
Andy, başından bunca
olay geçmesine karşın Kötüş’ün akıllandığını düşünmediğini söylemişti.
Benden para almamasının tek nedeni vardı: O da kibri, şekerim!
Kötüş ve kibrini derin dondurucuya kaldıralım; zamanı
gelince tekrar çıkartır gerekirse pişiririz. Andy, Jan ile Jonjon
meselesini ne yapacağımı sormuştu. Ondan önce halledilmesi gereken meseleler
var Andy dedim. Hem de çok mühim meseleler!
-
Nedir kuzum?
-
Kuzum, Jan, Jonjon ve İt cemil en son Yunanistan civarlarında idi. Bizde
sizinle otobandaydık. Okur bu arada neler olup bittiğini bilmiyor. Haklı olarak
da hikayenin gelişimini merak ediyor. Lakin, okur bizi tam manasıyla tanımadan
neden böyle davrandığımızı anlayamıyor olabilir. Zaten biliyorsun geylerin
hayatları hep merak edilir. Kısaca bize ibne deyip çıkarlar ama derinden bir
merak da sürekli vardır. Özellikle de kadınlar. Kimin kimi becerdiğini ve o
sırada becerilenin ne hissettiğini sorup dururlar. Sanki bütün mesele bu
sorunun cevabında gizli?
-
Bu çok seksist bir bakış açısı değil mi Koca göbüş?
-
Katılıyorum Andy. Hatta korkunç bir bakış açısı diyebiliriz. Homofobinin
temelini araştırıyor insanlar; aslında kadınlar nedenci erkekler sonuççudur.
Bir ilişki biterken erkekler bitti işte ne önemi var derken kadınlar hemen
neden diye sorarlar? Başka biri mi var?
-
Ama sevgilim bende hemen bu soruyu soruyorum kendi kendime: neden bitti diyorum.
Bundan daha doğal ne olabilir ki.
-
Andy, sen kendini erkek mi sanıyorsun kuzum?
-
Hayır ama erkek olmadığımı da kimse söyleyemez. Kaç tane erkeğe taş çıkartırım!
-
Andy’cim yüzlerce erkeğe taş çıkartabilirsin ama vajina yalamak yerine penis
emmeyi tercih edersin. Sorunun cevabı da burada!
-
Hımmm!
-
Hımm ya! Böyle düşünürsün işte. Ben eve gidiyorum yemek yapıcimm, akşama kızlar
gelecekler.
-
Ben ne getiriyim?
-
Patlıcan közleyiver, pek güzel oluyor.
YEMEKTEYİZ YARIŞMASI
Geylerin
yemek yapma merakları sadece YEMEKTEYİZ programıyla sınırlı değildir.
Yemekteyiz programı geyler hakkında topluma bir fikir verebilir ama o itici
görünümün ardında çocuksu bir yanın varlığı da unutulmamalıdır. Sonuçta hepimiz
insanız. Her insan iyi ile kötüyü bir anda içinde barındırıyor. Önemli olan iyi
yanımızı yaşayabilmek, yaşatabilmek…
Bizim ev.
Benim ev
kızların gelmesiyle ben tekil şahsından çoğullaşarak Bizim ev statüsüne terfi
etmişti. Aslında bundan memnundum. Ne de olsa hep aile özlemi içinde yaşamak
isteyen biriydim. Annemle babam tam Türk filmlerine uygun biçimde uçak
kazasında ölmüşlerdi. Abla kardeş kalmıştık. Beni teyzem, ablamı halam
büyütmüştü. Kısa zaman içinde bacaklarındaki tüylerimi almaya başlayan
teyzeme uyum sağlamakta gecikmedim. Teyzemin kocası Eftal enişte
bir ara bana bakıp halimi anlamasa sanırım bugün Ankara genelevinde
peçetecilik yapıyor olabilirdim. Neyse ki adam halime acıdı beni yatılı okula yerleştirdi.
Hayatımın en korkunç aşkını ilk orada yaşadım. Tuvalette pandik atmak için biri
ışıkları söndüren diğeri de işini gören oğlanlardan korunmaya çalışırken
Avcı’ya aşık olmuştum. Yaralı bir ceylana dönüştürüp, koklanmadık yanımı
bırakmayan Avcı o ana kadar bildiğim her şeyi unutturdu. Bütün acılar yer ile
yeksan oldu, aşk acısını tattım. Mahvolmuştum! Acıdan şırıl şırıl
damlayan göz yaşlarım durmak bilmeksizin geceler boyu akıp durmuştu. İşin acısı
aşk bitince yaşanıyor. Ama ya tatlı yanları… Dişlerin bir birbirine çarpa sürte
ilk öpüşmemiz, sakallarımızın birbirine batması, Avcının uzun koltuk altı
tüyleri, yumuşak biçimli karnı, sert kalçaları ve kaskatı pipisi, içimi
ılıklaştıran öpüşleri. Her şeyi bambaşkaydı. İlk defa meme uçlarımı öpmüş, kalçalarımı,
sıkıştırmış, apış aramın tadına bakmıştı. Muhteşemdi. Uzun ıslak sevişmeler
sonucu bir gece hepten kandırdı. Kanmaya dünden razı gönlüm onunla zifafı
andıran ilk sevişme yolunda beni bulutlarda uçurmuştu. Leş gibi kokan bir
helada domaltıp içime girivermişti. O kadar güzeldi ki, o anın bitmesini hiç
istememiştim. Bana sarılırken, işte mutluluk bu diye düşündüğümü anımsıyorum.
Yaşama yeniden başlamıştım. Annemle babamın ölümünü ilk onunla atlattım. Aşk
bana iyi gelmişti.
Yıllar var
ki onu görmedim. Özlüyor muyum? Hem de çok. Gelgelelim hayat her zaman adil
değil. Bugün elini uzatsa sonsuza kadar onunla ve bir an olsun kimseyi –
kendimi de unutma pahasına hem de – düşünmeksizin elini kavrar ölüme kadar
giderim. Sizin anlayacağınız, Avcı’sız geçen yaşamımda çok yalnızım. Çünkü
Avcı’ya olan aşkım bitmese de artık bir daha yan yana dahi gelemeyeceğimizi
bildiğim için çok çok yalnızım. Zırıl zırıl bir yalnızlık hali hem
de.
Bizim
evden nereler geldik. Yazmanın en güzel yanı da burada zaten… Lafın
gelişi ile devam edişi bir farklı oluyor!
Jan’ın
gelişiyle benim ev çoğullaşmış ve bizim ev olarak anılmaya başlamıştı.
Yemekler, içkiler, şaraplar, misafirler, laçolar, geyliğe adım atanlar. O gece
de geyliğe adım atacak olan bir arkadaşımız vardı. Görünüşü ile Alman özü ise
has be has Türk olan, adı ile uyumlu boyu olan Mandalina.
Mandalina, plastik fabrikası olan hayli zengin
bir adamdı. Zamanında da epey yakışıklı olan bu adam vaktini ve parasını
kadınlara harcamıştı. Ama gün gelmiş ben n’apıyorum diye kendine sormuş en
sonunda da çok ciddi uğraşlardan sonra gey olamaya karar vermiş.
Onunla internette bir gey sitesinde
eşleşmiştik. Tabi netten konuşma sırasında küçük dijital pencerelerden
insanların ben buyum diye sergiledikleri fotoğraflarla yüz yüze geldikleri
sıradaki gerçek çoklukla birbirinden farklı oluyor. Daha net anlaşılması için
şöyle anlatayım: Bu tip sitelerde yaşınız, boyunuz, kilonuz, cinsel ilişkideki
rolünüze kadar her şey sorulur. Verilen cevaplara göre hareket ederseniz ayvayı
yersiniz: Çünkü yazılan kilonun ve yaşın üzerine en az beş hatta 20 eklemeniz
gerekebilir; boy ise 1.68 genelde 1.73 olarak yazılır, 1.73 ise 1.78. nedense
bu beş santimlik artışlar söz konusu olabilir. Kısacası yaş ve kiloda
yazılanlara artı beş, boyda belirtilen uzunluğa ise eksi beş koyarak gerçekçi
rakamlara ulaşabilirsiniz. Cinsel rol ise şu şekildedir: Aktif yazan, hem
alır hem verir, Aktif versatil yazan çoklukla verir, versatil yazan pasiftir;
pasif yazanlar ise genelde kadıncıktır!
Mandalina ise ne yazıyor ise tıpkısının
aynısı idi. Peki ya ben? Ah ben, ah ben, tam 23 kilo eksik yazacak kadar
utanmazın biriydim.
ÇEKİRDEKSİZ MANDALİNA
Andy ile Mandalina benim evimde tanıştılar
ardından da dört yıl sürecek bir eşleşmenin ilk adımını attılar. Mandalina,
Andy’i anlamamıştı. Neden bunu söylüyorum , çünkü anlasa ömür boyu kulu kölesi
olacak parçayı elinden kaçırmıştı. Mandalina gey barların müptelası olmakta
gecikmedi. MemuSomer’in hop çiki ya ya serisindeki Burçak’ın işlettiği
gece kulübünün kapısının önünden bile geçmedi. Tersine , Konstantin, Bizans,
Aleks gibi aklınıza gelebilecek bütün düşük yerlerin bir numaralı müşterisi
oldu. Genç oğlanlarla kırıştırdı. Gittiği barlarda uzun, yapılı ve doğuştan
sarışın olan bu adamı herkes alman sanıyor bu nedenle İngilizce konuşmaya
çalışıyorlar ya da konuşmaktan kaçınıyorlardı. O da en sonunda çareyi bularak
kendine tişörtler bastırmıştı: “ Ben Türküm, Türkçe konuşurum!”, “Laçom yok, Bu
gece gurup istiyorum!”… mandalina’nın tişörtlerindeki yazıları okuyanlar ona
yamanıyordu. 20-30 liralık laçolara 100 lira veren Mandalina’nın etrafında
Çingen sikicilerden geçilmiyordu.
Mandalina, geçmiş günlerin acısını
çıkartıyordu: Evde dildosunu ilgili yerine yerleştirip ardında bisikletle
markete gidecek kadar fütursuzlaşmıştı. Tabii maksadımız Mandalina’yı anlatmak
değil. Mandalina gibi çatlak bir herifi çekebilen Andy’i anlatmaya
çalışıyoruz.
Andy, büyük bir sabırla Mandalina ile tam dört
yıl geçirdi. Kendisinden 20 yaş büyük amcayla yaşadığı dönemde hiç senini
çıkartmadı. Tersine ilişkisinden sitayişle söz etti. Mandalina’nın
başkaları ile düşüp kalkmasına da aldırış etmedi, duymazdan geldi. Andy, cinsel
sadakate inançsız biri değildir. Gelgelelim gey ilişkilerin doğası gereği
insanın mezhebinin genişlemesinin mümkün bulunduğunu ve Mandalina’nın 56 sene
boyunca gerçek olmayan bir yaşam sürmesi nedeniyle onu özgür bırakması
gerektiğine inanmıştı. Andy pek çok şeyi görmezden geldi, sabırla Ne var ki
Mandalina dört yılın sonunda çöp oldu. Tek bir sözle hem de; dangalak biçimde
Andy’ e de fütursuzca konuşmuş: Gurup istiyorum!
Andy, sabırla yutkunmuş ardından da tek bir
laf etmiş: Ha siktir ordan!
TOSTOS
,
,
Geyler birkaç alt guruba ayrılıyordu: Onlardan
biri de “Sadece sikerim’ciler” gurubu. Bu tip eşcinsellere her yerde
rastlanabilir. Onlar kaş göz arasında göt sikip çaktırmadan kaçmaya
meyillidirler. İçsel faziletleri kendilerinden menkuldür.
Tostos kıçına şaplak atarak pasif ilişkiye girmediğini anlatıyordu :
-
Bu göte Kurşun işlemez. Beni sikecek adam anasının karnından doğmadı!
-
Tostos büyük konuşup durma, en sonunda ben atlayacağım sana!
-
Yapamıyorum! Birkaç defa vermeye kalkıştım canımın yanmasından yapamadım.
Tostos, kaç kez vermeye kalkıştı ve aktif olan
partnerinin aletinin başı o sırada pasif durumda olan Tostos’un eşcinsel
organına ne kadar girdi, ve o giren organ orada ne kadar kalınca ve ne yapınca
Tostos’u vermeye tövbe ettirten pişmanlığı sergiledi bilemiyoruz ama
aklımıza yatan çözümü geycinsel arkadaşımız şöyle açıkladı . Virgülüne
dokunmadan alıntılıyoruz: “ anam bunlar böyledir, koca koca adamlar yani bear
diyorlar kendilerine, kıllı mıllı, şöyle götlü göbekli bunlar kendileri gibi
birini bulduklarında yemedikleri nane kalmıyor. Bunlar alırlarrr,
verirlerrrr, aklınıza ne gelirse. Ama bu Tostos inkar ediyor ya bak o şu
şeklide olmuştur.
Olasılık 1- Tostos domalmıştır, öbür ayı da
bunun içine harşş diye girmiştir;
Olasılık 2- Tostos gene domalmıştır, öbür ayının aleti
çok büyüktür ve Tostos alamamaktadır;
Olasılık 3- Tostos domalmıştır, adam içine girip
çıkmıştır ama bu arada hızlanınca Tostos’un canı çok yanmıştır , Tostos’ta çık
içimden diye ortalığı birbirine katmıştır.
Olasılık 4- Tostos vermekle verememek arasındaki dünyadadır.
Bu durumu yalancı dünya olarak tanımlayabiliriz. Aklınıza ne
gelirse!
Fonda Nahide Ekengil çalmaktadır.
OTOBANDAKİ GECEDE OLANLAR:
Nahide Ekengil piyasaya henüz yeni sürülen bir anti
kahramandır. Onu dinleyen bazı kahramanlarımız onun kurmaca karakter olduğunu
bilmektedir. Fakat Jan’dan esinlenerek yaratılan Nahide Ekengil karakterinin
önündeki engellerin kaldırılarak yolunun açılacağını umuyoruz. Önemle
belirtiyoruz ki, taklitler aslını yaşatır!
Blogumuz için çeşitli söylentiler kulağımıza
gelmektedir. Bunlardan biri de blogumuzu yazan kişinin Hop Çiki Ya Ya serisi
yazariyesi MeMuSomer olduğuna ilişkin dedikodudur! Adı üstünde dedikodu…
MemuSomer ile hiçbir alakamız olmayıp, bundan böyle onun travesti kahramanı
Burçak’ın işlettiği kulübe gitmeyeceğimizi de önemle belirtiyoruz.
Kızlarla beraber aldığımız ortak tavır sonrasındaki
cevabımız şudur :
- KISKANANLAR
ÇATLASIN!
Jonjon ile Jan’ın peşinden Silivri otobanında
tekerleğimizin patlaması üzerine bize yardım etmek, tekerleklerimizi yerlerine
yerleştirmek amaçlı olarak duran kamyon şoförlerimizi buradan gene sevgi ile
selamlıyoruz. O çapkınlardan Düzce’li Hasan’ a sesleniyorum: Koçum nerdesin sen
yaa? Neden aramıyorsun?
Tostos’la al takke ver külah olarak helalleşen
Karacabey’li Hamdi, Erdek’li Hüsrev, İnegöl’lü Kadir, sizleri bir ara
blogumuzda röportaja davet ediyoruz. Zira Tostos o gece olanları inkar ettiği
gibi, aracın patlayan lastiğini taktığınız için Andy , ben ve Tostos size
teşekkür amacıyla bizimde patlak lastiklerimiz olduğunu ve onları şişirmek
amacıyla hava pompalamanızı rica etmemiz üzerine aramızda gerçekleşen teşekkür
işlemi sırasında, Tostos, Karacabey’li Hamdi, Erdek’li Hüsrev, İnegöl’lü
Kadir arkadaşlarımızın kendisine teşekkür ettiklerini iddia etmektedir.
Vay anasına sayın seyirciler , pardon okurlar. Tostos
açık seçik yediği yarakları inkar ederek kamyoncular beni değil ben
kamyoncuları siktim demeye getirmektedir. Edepsizlik! Ayyyyyyyy!
MÜREBBİYANIM
Asaleti başka yerlerde aramayınız, o insanın yüreğinde
gizlidir!
Blog yazarları olarak
oturduk düşündük taşındık. Mürebbiyanımı en iyi tarif edecek cümlenin bu
olduğuna inandık. Tabii mürebbiyanımın bütün geyefendiliğinin yanında
aynı anda tam bir mahalle avradı olduğunu da eklemek gerekiyor.
Geçen Pazar günü onu
ziyaretine gittim. Evde fetusu andıran bol miktardaki sanat eserleri ve sado
mazo seks içeren tabloları görseniz zaten nereye düştüğünüzü anlarsınız.
Birincisi bütün ev bembeyaz. Bunun naçizane nedeni ise mürebbiyanımın eski
manitasının siyah renge olan düşkünlüğü imiş. Geyefendimiz Tepkisel olarak her
yanı beyaza boyamış. Yerler bembeyaz, duvarlar bembeyaz, iç çamaşırlar ve
çoraplar bol miktarda limon sarısı ile Çingene pembesinden oluşuyor o ayrı.
Evin şurasına burasına serpiştirilmiş tüyler ya da maskeler yok, gelgelelim
evde bol miktarda makyaj malzemesi ile takma kirpik mevcut. Banyoda bol
miktarda ağda, her yanda ne gerek varsa dedirten mumluklar. Karanlıkta içi
şişen biri için belki affedilebilir ama beyaz renge bakmaktan kar körü olmanız
da an meselesi. En iyi çözüm Mürebbiyanım evinde güneş gözlüğü ile oturmak.
Mürebbiyanım ile Spaniş sevgilisinin beraber yaşadığı
evin yatak odasını ise görmeniz lazım. Kırk tane kadını bir araya getirseniz
dahi onlarınki kadar zarif bir yatak hazırlamanız olası değildir.
Kat klat yastıklar, ekru renklerde iç çarşafları ( bunu Türkler bilmezler
genelde gavurların kullandığı bir yöntemdir) yorganı, battaniyesi, yatak
örtüsü, yatak örtüsünün süsü, yatak örtüsünün süsünün süsü üzerine iğne oyalı
bir baş örtüsü. Kendimi tutamayıp “ Ayol bu ne ?” dediğimi anımsıyorum.
-
Spaniş geceleri dua etmeden yatağa girmiyor!
-
E iyi güzelde, Spaniş kadın yahu!
-
Ama Türkiye’de yaşıyoruz. O benim dini inançlarıma duyduğu saygı gereği başına
örtüyü atıp onunla dua ediyor. Bakire Meryem gibi hissediyormuş kendini!
Gözümde canlanan manzara şuydu:
Spaniş başına attırdığı iğne oya işli beyaz mevlit
örtüsü ile dua ediyor, Mürebbiyanım ise asaletin timsali olan siyah renkli iç
çamaşırları ile file çorapları ve jartiyerleri ile elinde kırbaç Spaniş’e ceza
veriyor.
Oh
my god!
İnsanları özgür bırakmak gerekiyor. Özgürlük
tehlikelidir, tehlike ise içinde suç barındırır. Suçu tatmayan insan
özgürlüğün kıymetini bilemez. Olsa olsa ev kızı olur çıkar. Bunu özümseyen
Mürebbiyanım ise sürekli olarak elinde kırbaçla dolaşır.
Spaniş kocası ise sarışına yakın bir renktedir.
Kırmızı ve zeytuni yeşili pantolonlar giyer, şapkasız çıkmaz çünkü keli üşür.
Muhtemeldir ki ajandır ama bunu inkar eder. !0 yıl kadar Orta doğu ülkelerinde
yaşamıştır. İslami terör örgütlerini incelemiş ve bol miktarda terör örgüt
üyesini yakınen tanıdığını iddia eder.
Bana kalırsa bilgi sızdırmak için yapmayacağı iş,
çevirmeyeceği dolap yoktur. Maazallah eline düşsek sanırım bizi keser. Sisli
cihangir gecelerinde onunla karşılaşmaktan ödüm patladığı için o gecelerde
Tostos’un radyoaktif saldırı esnasında dahi güvenle kullanılabilecek sığınağı
andıran evinde kalırım. Tabii Tostos’un ekşiyen suratı o sırada gülümser,
gülümser, gülümser ve o kadar çok gülümser ki en sonunda karşınıza Batman film
serindeki Joker kahramanı olarak çıkar. Korkunç maskeler. Ayyyy
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder